Babam /Gölgem

"Babayla biraz eksik başlar aşk. Sanki geçmişsiz gelirler çocuklarının karşısına. Gücün, otoritenin her an kırılgan bir cam zeminde yansımasıdır. Sevgi korkuyla karışır, ses ayarını uzun süre tutturamaz ve o hep dışarılardadır..."

Babam / Gölgem

15 yaşından 16’sına geçtiğini varsaydığımız senenin yaz başında, dükkânı açmaya gitmeden önce büyük avlulu evin merdiven alt trabzanında onu bekliyordu.

Üst odanın kapısı açıldı, bir süredir adsız bir hastalığı olduğu biliniyor bu nedenle evde daha özenli bir sessizlik sağlanıyordu. Yavaş hareketlerle merdivenleri inmeye başladı.

Belli belirsiz bir hazıroluş hali takındı ve o yıllardır ne denli büyük bir açlıkla beklediğinden habersiz, yüreğini kanatlandıran en güzel, en direkt cümleyi duydu babasından: “Sınıfını geçmişsin!”

Kalabalık ailenin en küçük ferdi rolü çoğu zaman görünmez olmak demekti. Yiyecek aşı, güven altında yaşadığı damı, ablaları, ağabeyleri, yetim akraba çocukları, annesi, cefakar annesi...

Sabahın erkeninden akşamın çöküşüne kadar kendi akranlarına terk edilen, çocukluğundan aklında kalan kilerden gizlice çalınıp entarinin çukuruna doldurulan peynirler, sac ekmekleri, güneş batarken hoyratça yaptırılan yunmalar ki hamam tasının dirseğe, alına çarptığında hissettirdiği acı miras olarak nesillere aktarılmıştır, her akşam aynı saatlerde başlayan hummalı hazırlık, korkuyla saygının herkese mecburi el ayak çektirmesi, çocukların çocukluklarını bırakmaları gereken uzun geceler...

Yıllar boyu kendi biçtiği yolda yalnız, olması gerekenden daha az kibirini bile bastırarak olağan işlerden edasıyla gösterdiği okuma savaşı ona nihayet bu kısa, seni seviyorum, beni mutlu ettin, farkındayım, iyi gidiyorsun yüklü hediyeyi sunmuştu.

Babamdan kendi yaşamına ait bu olağanüstü anı bir kez dinledim, ben 30’lu yaşlarımın sonundaydım, babam 70 li…

Ağlamak istedim, sarılmak istedim daha fazla dinlemek istedim.

Babayla biraz eksik başlar aşk. Sanki geçmişsiz gelirler çocuklarının karşısına. Gücün, otoritenin her an kırılgan bir cam zeminde yansımasıdır. Sevgi korkuyla karışır, ses ayarını uzun süre tutturamaz ve o hep dışarılardadır.

Karşılıklı bir beceriksizlik hali, kodlanmamış bir DNA zincirini kendi çabasıyla oluşturmaya çalışır. Tadındaki burukluk siz büyüdükçe rafine lezzetine vardırır. Kişiye özel bir tarifede içe bir yolculuk başlar...

O en çok benzeyeniniz gölgeniz kadar uzaktadır.

Yonca BUĞDAYCI M.